İçtihatlar
Özel Esaslar Vergi Mahkemesi Güncel Kararı- İdarenin mükellefleri kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme yoktur.
T.C.
İSTANBUL
5. VERGİ MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/
KARAR NO: 2021/
VEKİLİ: AV. BAYCAN ŞABUDAK
DAVALI: BEYLİKDÜZÜ VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ
VEKİLİ:
DAVANIN ÖZETİ: Özel Esaslara Alınmalarına ilişkin işlemin; serbest muhasebeci mali müşavir olarak faaliyet gösterdikleri, muhasebe hizmeti sundukları firma hakkında usulsüzlük yapıldığı iddia edildiğinden kendilerinin de özel esaslara tabi tutulduğu, haklarında somut bir tespit olmadığı, uygulamanın Anayasal ve yasal dayanağının bulunmadığı iddia edilerek iptali istenilmektedir.
SAVUNMA ÖZETİ: 3065 sayılı KDV Kanunu'nun 36/4 maddesi uyarınca Maliye Bakanlığına verilen yetkiye dayanılarak hazırlanan Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği ile mükelleflerin Katma Değer Vergisi iadelerinde uyacakları esasların düzenlendiği, anılan tebliğde iade edilecek Katma Değer Vergisi tutarının gerçek olup olmadığının tespit edilmesi suretiyle hazineye intikal etmemiş ve/veya hayali olarak oluşturulmuş gerçek bir yüklenime dayanmayan tutarların KDV iadesi mekanizması kullanılarak yolsuz olarak iadesinin önlenmesi amacıyla özel esasların düzenlendiği, mükellefin ilgili dönem KDV iade ve indirim işlemleri açısından özel esaslar uygulanmasının bir idari işlem değil, idari tespit olduğu, işlemin yasal dayanaklarının mevcut olduğu, KDV Genel Tebliği'ne bakıldığında her ne kadar özel esaslar genel esaslar ayrımı yapılmışsa da, bu ayrımın mükellefleri listeleme, kategorize etme anlamına gelmeyeceği, KDV iadelerinin daha hızlı ve doğru teminini sağlamak açısından, elektronik ortamda mükellef verilerinin değerlendirilmesine yönelik bir işlemler zinciri olduğu, herhangi bir kişi ya da kurumun bilgisine sunulan bir işlem olmadığı, ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren İstanbul 5. Vergi Mahkemesi'nce dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının özel esaslara alınma işleminin iptali istemine ilişkindir.
Anayasanın çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48. maddesinin 2. fıkrasında “Devletin, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı, çalışma hakkı ve ödevi başlıklı 49. maddesinin 2. fıkrasında, devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı hükmüne yer verilmiş “ Vergi Ödevi “ başlığını taşıyan 73. maddenin 3. fıkrasında da, ”vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı” belirtilmiştir.
Bu düzenlemelere göre devletin çalışma hayatına ilişkin düzenlemeleri yapması ve buna dair tedbirleri alması bir görev iken, çalışma, çalışanlar açısından bir hak ve ödevdir. Gerek bu alanda yapılacak düzenlemelerin, gerek çalışma hayatının bir sonucu olan vergi, resim, harç ve benzeri maliyükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin yasa ile yapılması ise zorunludur. Dayanağını Anayasa'ya uygun olarak çıkarılmış olan bu kanunlardan almayan düzenlemelerle bir takım hak ve yükümlülükler getirilemez. Bu suretle çalışma barışının sağlanması yanında, özel teşebbüslerin güvenlik ve kararlılık içinde çalışması da temin edilmiş olur.
Olayda; davacı hakkında sahte belge düzenleme tespitinden bulunduğundan bahisle özel esaslara tabi tutulmasına karar verildiği anlaşılmakta olup, gerek davalı idarenin gerek bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi, Anayasa'da da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi Anayasada güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil etmesi karşısında dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 184,80-TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.270,00 TL vekalet ücretinin davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, artan posta ücretinin talep edilmemesi halinde kararın kesinleşmesinden sonra re'sen davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, 21.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.