İçtihatlar

Evlenmeden Önce Konut Kredisiyle satın alınan konutun, evlilik tarihinden sonra ödenen taksit miktarları edinilmiş mal sayılır ve boşanma halinde mal paylaşımına konu edilir.

YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ

Esas No               : 2017/8450

Karar No            : 2019/1633

Karar Tarihi      : 19.02.2019

 

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.02.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı ... vekili, tarafların nişanlılık döneminde peşinatı davacının babası tarafından karşılanıp geri kalan bedel için bankadan konut kredisi çekilerek davalı adına bir adet taşınmaz satın alındığını, natamam alınan taşınmazda gerek evlenmeden önce gerek evlendikten sonra onarım ve tadilatlar yapıldığını açıklayarak fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla meskenin ilk alımında ödenen katkı için 49.590,00 TL, davalı adına çekilen konut kredisi geri ödemelerindeki katkısı için 9.935,39 TL, natamam vaziyette kaba inşaat olarak teslim alınmış olan taşınmazın yapım ve sonraki yıllardaki ek tadilat harcamalarındaki davacı tarafından ödenmiş miktar 43.389,93 TL olmak üzere toplam 102.915,32 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Harcını yatırmak suretiyle sundukları 15.02.2016 tarihli dilekçeyle evlilik birliği içinde yapılan tadilatlar ve konut kredisi ödemeleri yönünden talep miktarı toplam 251.493,62 TL olarak arttırılmıştır.

Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının 44.250,00 TL değer artış payı alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 198.158,32 TL katılma alacağına ilişkin açılmış bir dava bulunmadığından bu konuda karar verilmesine gerek olmadığına karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin tüm ve davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hâkime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, değer artış payı alacağı isteğine ilişkindir.

Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır. (4721 sayılı mad. TMK 227 m) Denkleştirme (TMK mad. 230) hariç, tasfiyeye konu malvarlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK mad. 227/1). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacak miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK mad. 227/2). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır. Değer artış payı alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malın, bu tarihteki durumuna göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değeri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1 m.). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.

Değer artış payı alacağına konu edilen katkı, eşin kişisel malından diğer eşin kişisel malına, eşin kişisel malından diğer eşin edinilmiş malına veya eşin edinilmiş malından diğer eşin kişisel malına katkı şeklinde gerçekleşebilmektedir. Eşin kişisel malından diğer eşin kişisel malına katkı ve eşin kişisel malından diğer eşin edinilmiş malına katkı hallerinde kişisel mal ile katkı yapıldığından hesaplanan değer artış payı alacağının tamamına eş hak kazanırken; eşin, edinilmiş mal ile diğer eşin kişisel malına katkı yaptığı durumda hesaplama yapılırken katkı edinilmiş mallardan karşılandığından ve edinilmiş malın yarısı üzerinde diğer eşin Yasa'dan kaynaklanan alacak hakkı (TMK 236/1.m) bulunduğundan tespit edilecek değer artış payı alacağının tamamı değil yarısı oranında eşin hakkı bulunmaktadır.

Somut olay incelendiğinde, gerek dava gerek ıslah dilekçeleri ve aşamalarındaki beyan dilekçelerinde davacı tarafın isteği, eşler arasında mal rejiminin kurulmasından önce satın alınıp davalı adına tescil edilen taşınmaza yönelik olup, evlilik öncesi satın alınırken ödenen peşinat, taşınmaz için davalı adına çekilen kredi ödemeleri ile gerek evlilik öncesi gerek evlendikten sonra taşınmaza yapılan onarım, tadilat ve iyileştirme bedelleri için mal rejiminin tasfiyesi ve değer artış payı alacağının tahsili talep edilmiştir. Taşınmaz evlilik birliği kurulmadan evvel satın alınarak tescil edilmiş olup davalının kişisel malı olduğunun kabulü gerekir.

Mahkemece, mal rejimi tesis edilmeden evvel gerçekleştirilen tadilatlar, kredi ödemeleri ile peşinat bedellerine yönelik taleplerin sadece genel hükümlere göre istenebileceği gözetilerek bu yönlerden tefrik kararı verilmesi isabetli olmuştur. Ne var ki gerekçe incelendiğinde diğer talepler olan, mal rejimi başladıktan sonra gerçekleştirilen tadilatlar ve konut kredisi ödemeleri yönünden davanın değer artış payı alacağı isteğine ilişkin olduğu ve dava dilekçesinin evlilik öncesi-sonrası kredi ödemelerini içerdiği gözetilmeden hatalı bir şekilde ikili bir ayrıma gidildiği anlaşılmaktadır.

Mahkemece, davalının kişisel malı olan taşınmaza evlilik birliği içinde yapılan tadilatlar yönünden talep değer artış payı alacağı olarak nitelendirilip, Yasa ve Daire uygulamasına uygun düşecek şekilde hesap yapılarak yazılı şekilde alacağa hükmedilmiş ise de evlilik birliği içinde gerçekleştirilen konut kredisi ödemeleri yönünden istenebilecek alacağın türünün katılma alacağı olarak nitelendirildiği ve bununla birlikte dava dilekçesindeki talebin sadece evlilik öncesi kredi ödemelerine yönelik olduğu, evlilik birliği içindeki ödemelere yönelik bir talep bulunmadığı, dava edilmeyen bir husus hakkında ıslahla talepte bulunulması durumunda hüküm verilmesinin düşünülemeyeceği gerekçesiyle evlilik içi kredi ödemeleri yönünden katılma alacağına dair açılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilmiştir.

Tasfiyeye konu edilen taşınmaz için davalı adına 240.000,00 TL miktarlı 120 ay vadeli konut kredisi çekildiği, 7 taksitin taraflar evlenmeden evvel, 32 taksitin evlilik birliği içinde, geri kalan taksit ödemelerinin ise mal rejiminin sona ermesinden sonra gerçekleştiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde davacı taraf, taşınmaz alımında kullanılan kredinin evlilik birliği içinde ödenen taksitleri de kapsayacak şekilde değer artış payı alacağı talebinde bulunmuş olup, aksi ispat edilemediğine göre evlilik içi kredi ödemelerinin edinilmiş mallardan karşılandığının kabulü gerekir. Az yukarıda açıklandığı üzere değer artış payı alacağı isteminde bulunurken katkı; somut olayda olduğu gibi edinilmiş maldan kişisel mala katkı şeklinde gerçekleşebilmektedir. Mahkemece, Daire'nin kredi ile mal alımına dair yerleşik ilke ve esasları çerçevesinde davacının toplam talep miktarı gözetilerek evlilik içi konut kredisi ödemeleri yönünden taşınmazdaki değer artış payı alacağı talebinin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde de hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni yapılmıştır.

SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin tüm ve davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine,

Taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,

İstek halinde peşin harcın davacıya iadesine, 3.022,72 TL onama harcının davalıdan alınmasına 19.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. 

 -ERK Avukatlık & Arabuluculuk-